Cumhuriyet Meydanına yerleştirilen bir seçim otobüsü, kürsü olarak kullanıldı. Otobüsün üstünde Kılıçdaroğlu, milletvekili adayları ve bazı ileri gelen yöneticiler bulundu.
Kürsü olarak kullanılan seçim otobüsünün önünde ve meydanın geri kalan kısmında binlerce CHP’li, ellerinde kımızı beyaz bayrak, flamaları, “başbakan Kemal” sloganları ve alkışlara CHP Genel Başkanı Kemal Klıçdaroğlu’na destek ve sevgi gösterisinde bulundu.
Ancak havanın sıcak olması, iki saati geçen bir süre ayakta beklemek zorunda kalınması çoğu kişiyi yormuş olmalı. Mitingden sonra meydan kısa bir sürede boşaldı. Biz de meydanın merdivenlerinde ve yol kenarlarında da çok yoğun bir kalabalığın arasındaydık. Onların da çoğunun elinde de bayraklar ve flamalar vardı. Bunların niye meydana inmediklerine anlam veremedik.
Buna benzer bir manzaraya geçen yıl yapılan yerel seçimlerden bir gün önce (29 Mart 2014) seçim kaderini belirleyen miting ve konuşmaları takip etmiş, partiler hakkında görüş sahibi olmuştuk. O mitingler sırasında da buna benzer bir manzara ortaya çıkmış, CHP adayının seçimi kaybedeceğinin işaret fişeği olmuştu. Bu durum MHP adayı Mehmet Türe’nin bir dönem daha başkanlık koltuğunu korumasının yolunu açmıştı.
Miting konuşmaları saat 11.00’de başladı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yaklaşık yarım saat kadar konuştu. Konuşmalarında anlaşılmayacak bir şey yok. Bu seçim kampanyasında, her mitingde duymaya alıştığımız şeylerdi. Asgari ücreti 1500 TL yapmaya, taşeron işçileri kadroya almaya, çiftçiye mazotu 1,5 lira yapmaya, atanamayan öğretmenleri atamaya, sosyal yadımları arttırmaya, emeklilere dini bayramlarda birer maaş ikramiye veremeye söz veriyordu. Bunları yapamazsın şeklinde diyenlere, kaynak soranlara manidar cevaplar veriyor ve eleştirenleri devlet nasıl yönetilirmiş kurs açıp öğreteceğim şeklinde cevap veriyor.
Aslında iktidar sözcüleri de yaptıkları açıklamalarla, Kılıçdaroğlu’nun işini kolaylaştırıyor. En yetkin ağızlardan devletin ne kadar israf içinde olduğu, kimlerin haksız kazançlar elde ettiği, kaynakların nasıl hortumlandığı, hak hukuk adalet kavramlarının ne kadar yıprandığı söylenip, yazılıyor. Bunun üzerine muhalefet partileri veryansın ediyor ve olup bitenleri eleştirip yerden yere vuruyor.
Seçim kampanyaları bu ve benzeri şekilde devam ederken, halkın olaya bakışı, duruşu biraz daha farklı, vatandaş elindeki ekmeği, kaşık salladığı çorbayı, anlatılan hoş şeylere değişmeye niyetli görünmüyor. Evet, 17 milyon yoksul var ülkemizde, ama bu insanlar öyle veya böyle yaşayıp gidiyor, seslerini çıkarmaya cesaret edemiyor. Köylünün hali de içler acısı, işçi memur ve emeklinin durumu kötü. Fakat görünen halkın çoğunun tercihi, “dimyada pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak” adına yine de iktidardan yana.
CHP’nin Anamur mitinginden aklıda kalan ve bol alış alan ifadelerden biri de, “Anamur muzunu çikita muzuna ezdirmeyeceğiz” çıkışı oldu. Buradan Kılıçdaroğlu’nun da muzda uygulanmakta olan %148,5 fonu koruyacağı anlamı çıkıyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarından aklımızda kalanlar bunlar oldu. Konuşma sırasında en fazla alkış Anamur muzu konusunda geldi.
Bizler bir hayli gerilerde, kaymakamlık binası tarafında idik. Önümüzdeki kalabalık nedeniyle meydanda ne kadar kalabalık vardı, heyecan var mıydı göremedik. Bazı tanıdıklar arka tarafların boş olduğunu söylediler. Yukarıda da ifade etmiştik, meydanın merdivenlerini ve yol kenarını dolduran kalabalığın çoğunun da CHP’li olmalarına rağmen meydana inmemesi bize ilginç geldi.
Diğer ilginç olanı da yol kenarlarında, ağaç diplerinde çok sayıda MHP’li, hatta AK Partilinin de bulunmasıydı. Elbette, büyük bir partinin genel başkanının katılacağı mitinge, her kesimden insanın ilgi göstermesi, katkıda bulunması, konuşmaları dinlemesi çok güzel bir şey. Bu tür davranışlar, o bölgede yaşayan insanların birbirine karşı sevgi, saygı ve hoşgörüsünün, karşı fikri anlayışla karşılamanın bir göstergesi olsa gerek. Bu arada Ak partiye karşı CHP ve MHP’liler arasında bir yakınlaşma olduğunu belirtmekte fayda var.
Eskiden farklı siyasi düşüncede olan insanlar birbirleriyle konuşmaz, bir arada bulunmaz, alışverişlerde bulunmaz, birbirlerine hep düşman gözüyle bakarlardı. Demek ki köprülerin altından çok sular geçmiş. Halkın olaylara ve dünyaya bakışı değişmiş. Artık aynı aile içinde değişik partilere mensup fertleri görmek kimseyi rahatsız etmiyor. Böyle bir durum demokratik olgunluğunun bir göstergesi olsa gerek diye düşünüyoruz.