Anamur ve Bozyazı’nın övünç ve gurur kaynağı şahsiyetlerinden biri olan Hamdi Mert Hocayı sonsuzluğa yolcu ederken, Anamur Belediyesi tarafından 2009 yılında düzenlenen Ramazan Şenlikleri programı sırasında bir konferansında dinleme imkânımız olmuştu. Hamdi Mert Hocayı anmak bakımından www.anamurhaber.com
"Anamur Belediyesinin ilkini düzenlediği Ramazan Şenlikleri kapsamında eski Diyanet İşleri Başkan yardımcılarından Hamdi Mert’i dinleme imkânı bulduk. Bayrak şairi Arif Nihat Asya’nın meşhur şiiriyle başladığı konuşması önce bir damla, sonra etrafında bir halka, sonra bir dalga ve kasırgaya dönüşürken, sahnede adeta devleşti. Konuşmacı “dini konulara girmeyeceğim” diyerek konuşmasında, geçmişten günümüze ve geleceğe ilişkin çok ilginç tespitlerde bulundu. Belki de konuşmanın özü “din ve devletin kaynaşması” şeklinde özetlenebilirdi.
Hamdi Mert hocayı ilk tanımam, Nazilli Öğretmen Okulunda öğrenciliğim sırasına rastlar. Boş zamanlarda okul kütüphanesine gider, kitapları gözden geçirirdim. İşte bu kitapları karıştırma günlerinden birinde “bizi yaşatanlar” isimli, kalın hacimli bir roman elime geçti. Anamur’dan, Bozyazı’dan bahsediyor, insanların, hayat şartlarını geliştirmek adına gösterdikleri çaba ve gayretler anlatılıyordu. Sonra anladım ki yazarı Hamdi Mert, yani hemşerimiz, köylümüz Hamdi Hocaymış. Daha sonraları da Hamdi Hocanın çalışmalarını yakından takip ettik, başarıları ve gayretlerinden hep gurur duyduk.
Hamdi Mert Hocanın bundan önce bir konuşmasını daha dinlemiştik. Türkav ( Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı) tarafından organize edilen doksanlı yıllardaki konferanstan aklımda kalan bir izleyicinin “Hocam ne zaman bir İslam ülkesi olacağız?” şeklindeki sorusuna şu cevabı vermişti. “Müslümanlar ne zaman sabah namazında camileri doldurur, ibadetlerini orada yaparlarsa o zaman bir Müslüman ülkesi oluruz.” Şimdi düşünüyorum da Hamdi Hocanın dediği o kıvama gelemediğimiz gibi, belki o taraflardan hayli uzaklaşmışız da. Bunca cami ve mescitler yapılır, bunların fiziki şartları o günlere nazaran iyileştirilirken, ibadet edenlerin sayısında o denli bir artış göremiyoruz. Aksine camilere ve mescitlere dini ticari bir araç haline getirenlerin tezgahlar kurdukları, insanları çeşitli şekillerde kandırdıklarına şahit oluyor, üzülüyoruz.