Medya kuruluşları klasik gazetecilik anlayışını çoktan terk etti. Artık gazeteler muhabir çalıştırmak yerine haber ajanslarına abone olup gelen haberleri aynen kullanmayı tercih ederken, gazetenin yayın politikasını da köşe yazarlarına emanet etmiş durumdalar.
O nedenle profesyonel köşe yazarları, her gün yazı yazmak, aklınıza gelen her konuda kalem oynatmak zorunda kalıyorlar. Sorun sadece gazetelerde, dergilerde yazmakla kalmıyor, bir de çeşitli televizyon programlarında boy gösteriyor, yorum yapıyor, her konuda ahkâm kesiyor, akıl veriyorlar. Bu bakımdan gazetelerde, televizyonlarda sık rastladığınız köşe yazarlarının işi gerçekten çok zor.
Biz de karınca kaderince 2008’den beri bazı sitelere ve yerel basına amatörce yazılar yazmaya çalışıyoruz. Ama o bildiğiniz, tanıdığınız anlı şanlı yazarlar gibi, yazılarımızdan dolayı bir kuruş dahi maddi bir kazancımız ve talebimiz olmadı. Ne yazmışsak, ne söylemişsek doğru bildiklerimizi, inandıklarımızı ifade ettik. Herkes “padişahım çok yaşa” diye kendini paralarken, biz de “padişahım senden büyük Allah var” diyenlerden olduk.
Bazı yazılarımızda yanıldıklarımız, düşündüğümüzün tersi durumların da çıktığı oldu. Böyle durumlarda “burada yanılmış, yanlış düşünmüşüz” demesini de bildik. Bundan böyle de aynı şekilde düşünmekten ve hareket etmeden geri durmayız.
Zaman zaman yerel basın temsilcileriyle, köşe yazarlarıyla ve sivil toplum kuruluşlarının yöneticileriyle görüş alışverişlerinde bulunuyoruz. Bize bir şeyler anlatmak ve bilgi vermek isteyenleri sonuna kadar dinlemeye çalışıyoruz. Bu bakımdan her kesimden, her siyasi kaynaktan bilgi alma ve aktarma imkânımız oluyor. Bazı tanıdıklar eskisi kadar neden sık yazı yazmadığımızı soruyorlar. Belki havanın aşırı sıcak ve nemli olmasından, belki de ülkenin içinde bulunduğu kan ve gözyaşı birçok konuda elimizi kolumuzu bağlıyor ve yazmak içimizden gelmiyor. Yazamıyoruz.
Güncel politika en kolay kalem oynatabildiğimiz, yazabildiğimiz konulardan biri. 7 Haziran seçimleri öncesinde Ak Parti yanlısı tanıdıklarla görüşmelerimizde en az %45 oy alacaklarını söylerlerken, CHP ve MHP tanıdıklarımız ısrarla Ak Partinin tek başına iktidar olamayacağını söylüyorlardı. İşin doğrusu ben de Ak Partinin az bir farkla da olsa tek başına iktidar olabileceğini düşünüyordum. Tek başına iktidarın çıkmayacağı bir meclisten koalisyon kurmanın zor olacağı ve bir erken seçimin kaçınılmaz olduğunu birçok kişiyle paylaştığımız olmuştu.
Nitekim Ak Parti seçimden %41 gibi yüksek bir oy almasına rağmen güven oylaması için gerekli olan 276 milletvekili sayısına ulaşamadığı ve 258 milletvekilinde kaldığı için tek başına iktidar olmadı. Seçimden CHP %25 oy oranı ile 132 milletvekili, MHP %16,3 oy oranı ile 80 milletvekili ve HDP yine %13 oy oranı ile 80 milletvekili kazanarak TBMM’de temsil edilme hakkını elde etti.
Asıl kıyamet seçim sonuçların belli olmasıyla koptu. Ak Parti kafasında azınlık hükümeti veya erken seçimi kurgularken, CHP ne pahasına olursa olsun bir koalisyon hükümetinde yer alma düşüncesini savundu. MHP hiçbir şekilde koalisyonlarda yer almamayı, bir koalisyon kurulacaksa Ak Parti-CHP- HDP koalisyonu veya Ak Parti –CHP koalisyonunu önerdi.
MHP lideri Bahçeli’nin açıklamaları çok ciddi tartışmalara neden oldu. Seçimin parlayan yıldızı HDP’liler başlangıçta her kesime sıcak mesajlar iletiyor, gülücükler saçar Türkiye partisi olma iddiasını ileri sürerken, işbirliği konusunda CHP haricinde kimse tarafından ciddiye alınmadıklarını görünce hayal kırklığı yaşadılar.
İşte asıl filim o zaman koptu. HDP sözcüleri PKK ile YPG, KCK ile yakınlıklarını dile getirmeye başladı. Bir ayı aşkın zamandır devam eden terör olaylarına ve bunca akan kan ve gözyaşına rağmen aralarına bir mesafe koyamadılar ve görüldüğü kadarı ile bu yakınlıkları devam ediyor.
Seçimden bir ay sonra yani 9 Temmuz günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğluna yeni hükümeti kurma görevini verdi. Bu tarihten sonra Davutoğlu’nun parti lideri ile yaptığı görüşmeler içinde en kayda değer olanı CHP ile yapılan görüşmeler ve toplantılardı. Ancak büyük umutla beklenen AKP-CHP koalisyonu kurulamadı Ve ortaya çıkan sonuç her kesim üzerinde adeta soğuk duş etkisi yaptı. Ekonomi, ticaret sanayi çevrelerinde büyük bir hayal kırıklığı yaşanmasına neden oldu.
Koalisyon hükümetinde son bir umut AKP-MHP koalisyonu derken, onun da olmayacağı daha ilk liderler buluşmasında ortaya çıktı. Böylece erken seçimin kapıları sonuna kadar aralanmış oldu. Şimdi asıl sorun hangi yol ve yöntemle “yeniden seçim” erken seçime gideceğidir.
CHP ve MHP kurulacak seçim hükümetine üye ve bakan vermeyeceklerini açıklamış bulunuyorlar. Geriye AKP-HDP ve bağımsızlardan oluşan bir seçim hükümetinin kurulması veya mevcut hükümet ile seçime gidilmesi yolları kalıyor.
Tamam, uzattığımın farkındayım. Bize göre daha mürekkebi bile kurmamış bir seçim sonrasında bir hükümetin kurulamaması affedilebilir bir şey değildir. Partiler ve liderler kaprislerinden arınıp ülkenin milli birilik ve beraberliği için, içinden çıkılmaz hale gelmiş sosyal, kültürel, ekonomik, hukuki sorunların aşılması için bir hükümet kurulması gerekirdi. Kurmadılar. Haydi, açık ve net söyleyeyim, içimde kalmasın “Halkımız bizim politikacılardan, partilerden ve liderlerinden en az on yıl, yirmi yıl ilerde.”