Haber Merkezi - Mersin Gülnar’da nükleer santral arazisi yakınlarında çıkan yangının, iş işten geçmeden, yol yakınken başımıza geleceklerden kurtulmamız için bir işaret olduğuna dikkat çeken NKP, “Eğer ilk reaktör devreye girseydi çaresizlik içinde kıvranacaktık” diyerek, hükümete nükleer santralden vazgeçilmesi çağrı yaptı.
Mersin Nükleer Karşıtı Platform (NKP), Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde yaptığı basın açıklaması ile Mersin’in Gülnar İlçesi Büyükeceli Mahallesi’nde Akkuyu Nükleer Santrali arazisi yakınında çıkan orman yangınına ilişkin gündeme gelen ihmaller, yanlış ve gecikmeli müdahale ile orman bölge müdürlüklerindeki sürgünlere dikkat çekti.
“ARAZİYİ BİLEN ORMANCILAR SÜRÜLÜYOR”
İlk olarak söz alan NKP Dönem Sözcüsü Gazi Düz, yaz mevsiminin kaçınılmaz sorunlarından birisi olan orman yangınlarının son 1 haftada önce Cudi ardından da Gülnar’da büyük zararlara neden olduğunu söyledi.
“Türkiye’nin ormanlık alanları yok edilip sonrasında peşkeş çekiliyor” diyen Düz, “Büyükeceli’de yerinde yaptığımız incelemede ihmaller silsilesi yaşandığını gördük. Bu ihmaller silsilesinin temel nedeni bizce Orman Bakanlığı nezdinde uygulanan personellere yönelik rotasyondur. Yapılan sürgünler ile teşkilatın kurumsal hafızası silinmekte, araziyi tanımayan yeni personeller orman yangınlarına müdahalede yetersiz kalmaktadır” dedi.
KRİZİ MANKEN YÖNETMEYE ÇALIŞTI!
Daha sonra söz alan NKP Yürütme Kurulu Üyesi ve Tabip Odası Başkanı Dr. Ful Uğurhan ise; “Bir tuhaf yangın, bir tuhaf yangın söndürme çalışması, bir tuhaf nükleer santral… Mersin’in cennet beldesi Büyükeceli’de yani Akkuyu’da içimizi cayır cayır yakan bir felaket yaşandı. Yaşanan felaket bir kez daha gösterdi ki doğanın gücü karşısında biz insanlar ne kadar bilsek ya da bilmesek ne kadar hazırlıklı olsak ya da olmasak çaresiz kalabiliyoruz. Çok değil daha 3 Temmuz’da Orman Bölge Müdürlüğü Akkuyu NGS çalışanlarına bölgede çıkabilecek orman yangınlarına nasıl müdahale edeceklerine dair ders vermişti. Ne oldu? Bölgede sabah saatlerinde orman yangını çıktı ve geç gelen havadan söndürme araçlarıyla, yangın ancak akşama söndürülebildi. Halk yangın söndürme çalışmalarındaki aksamaya dikkat çekmek ve durumu protesto etmek amacıyla Antalya Mersin Karayolu’nu trafiğe kapatmak zorunda kaldı. İşin ironik yani yoldan geçmekte olan bir manken durumdan vazife çıkararak resmi kurumun aracından megafonla seslenerek yetkililerin yönetemediği süreci kendince yönetmeye çalıştı.
“ADANA’DAN KIBRIS’A HERKES KAÇACAK YER ARAYACAKTI!”
Yaşananlar yıllardır anlatmaya çalıştıklarımızı bir anda görünür hale getirdi ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi, adeta dersimizi bir kez daha çalışmamız, idrak etmemiz, iş işten geçmeden, yol yakınken başımıza geleceklerden kurtulmamız için bir işaretti ve tarihte örneğini başka ülkelerde defalarca gördüğümüz gibi felaket gelince nelerin elimizden gelemeyeceğini fark ettirdi. Eğer 2010 yılında yapılan nükleer santral anlaşmasından sonra söylendiği gibi 2015 yılında ilk reaktör devreye girseydi ve yangın yüksek ihtimal dahilinde reaktöre sıçrasaydı neler olacaktı?
Biz söyleyelim; bir kere bölgeye ne milletvekilleri, ne mankenler, ne halk girebilecekti. Sadece ve sadece itfaiye işçileri, askerler,ve yangın söndürme işi içi işe alınmış görevliler girecekti. Bu kişilerin birçoğu, bir süre sonra akut radyasyon hastalığından, lösemi yani kan kanserinden ya da başka kanserlerden ölecekti. Ayrıca dün olduğu gibi bölgeden uzaklaştırılacak kişi sadece 200 kişi ile sınırlı kalmayacak, Mersin’de, Antalya’da hatta Kuzey Kıbrıs’ta tatillerini yapmaya gelmiş insanlar da dahil olmak üzere yüzbinlerce insanı tahliye etmek zorunda kalacaklardı.
Anneler ,babalar evlatları için kaygılanacak acaba onlara radyasyon bulaşmış mıdır diye uykuları kaçacak, çocuklarını sokağa çıkaramayacak, denize girmelerine izin vermeyeceklerdi. Sağlık çalışanları kendilerini ve ailelerini düşünmeyi bırakıp ellerindeki yetersiz sayıdaki potasyum iyodür tabletlerini kime ve nasıl dağıtacaklarını bilmez halde çaresizlik içinde kıvranacaklardı.
“AKKUYU’YU VERMEYECEĞİZ”
Bunları nereden mi biliyoruz? Biz bunları Amerika’da Üç Mil Adası’nda,Rusya’da Çernobil’de,Japonya’da Fukuşima’da gördük. İnsanlık bu felaketlerin acısını henüz saramamış ve daha kaç zaman saramayacağını bilemezken yeni risklere atılmaya ne gerek var?
Ne için? Kimin için? Biz halk olarak, meslek örgütleri,sivil toplum örgütleri olarak nükleer santralı istenmediğimizi daha nasıl anlatacağız? Açtığımız mahkemeler sürüyor, yapılan anketler ortada. Şanslıyız ki dün çıkan yangında insanlar psikolojik örselenmenin haricinde daha büyük acı yaşamadılar. Ama yeryüzünde en az bizim kadar yaşamaya hakkı olan ağaçlarımız, otlarımız, kaplumbağalarımız ve daha niceleri yandı, bitti, kül oldu. Acımız büyük. Gidenleri geri getiremeyiz belki ama size söz veriyoruz; Mersin NKP üyeleri olarak, Mersin halkı olarak yanan her ağacın yerine yenisini dikeceğiz. Bölgeyi insandan, ağaçtan arındırmak isteyenlere inat orada daha çok olacağız. Akkuyu’yu vermeyeceğiz” diye konuştu.
“MİLLETVEKİLLERİ İDDİALARI MECLİS’E TAŞISIN”
Öte yandan yangın ile ilgili gündeme gelen öncelikle Akkuyu Nükleer Santrali’nin bulunduğu alanda önlem alınarak helikopterler ile soğutma yapıldığı, helikopterlerin yakıtının bitmesi ve yangının çıktığı noktaya zamanında yeterli müdahalenin yapılmadığı yönündeki iddiaların da Mersin milletvekilleri'nce Meclis gündemine taşınması için çağrı da yapan Uğurhan, “Mersin milletvekili göreve çağırıyoruz” dedi.
Kaynak: Mersin Haberci
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.