Çankırı Karatekin Üniversitesi’nde gerçekleşen ödül törenine katılan Ali Yücelen, ekonomik hedeflere ulaşılabilmesi için Türkiye’nin yılda ortalama yüzde 7,2 büyümesi gerekirken büyüme hızının yüzde 2’lere düştüğünü belirterek, “Proaktif önlemlere” ihtiyaç olduğunu söyledi.
Bu yıl birincisi düzenlenen ve geleneksel hale gelmesi planlanan Ulusal Haber Ajansı’nın düzenlediği Medya Ödülleri töreninin ilki Çankırı Kara Tekin Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. TÜGİAD eski Başkanı ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Mersin Milletvekili Aday Adayı Ali Yücelen’in katıldığı törende Yılın Rektörü ve Yılın Öğrenci Konseyi Başkanı ödülleri verildi.
Çankırı Karatekin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali İbrahim Savaş’a Yılın Rektörü ödülünü Ulusal Haber Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Yüce tarafından verildi. Öğrenci komisyonu ödülünü almaya hak kazanan Taha Tuğrul’a ise ödülünü TÜGİAD eski başkanı Ali Yücelen verdi. Yücelen ödül taktimi esnasında yaptığı konuşmada, “Değerli kardeşim ve hemşerim Taha Tuğrul’un son olmayacağından emin olduğum ödülünü aldığı bu özel günde yanında olmaktan ve arkadaşlarına öncülük ederek yapmış olduğu çalışmalardan dolayı büyük mutluluk duyuyorum.
Üniversite öğrencisi olarak sizin de yine aynı şekilde hem öğrencilik hayatınızda hem de geleceğinizde insanlara öncülük etmekten çekinmemeniz, ilk adımı atmaktan hiçbir zaman imtina etmemenizi rica ediyorum” dedi.
Ödüllerin ardından Ali Yücelen’e katılımlarından dolayı Çankırı Valisi Vahdettin Özcan tarafından plaket taktim edildi.
Düzenlenen ödül töreninin ardından Ali Yücelen beraberindeki heyetle Milliyetçi Hareket Partisi Çankırı İl Teşkilatını ve diğer bazı kurumları ziyaret ederek temaslarda bulundu. Yücelen ziyarette yaptığı konuşmada, Türkiye’nin 2 trilyon dolar milli gelirle en büyük 10 ekonomi arasına girme hedefine ulaşabilmesi için yılda ortalama yüzde 7,2 büyümesi gerektiğini, büyüme hızının yüzde 2’lere düştüğünü belirterek, “Proaktif önlemlere” ihtiyaç bulunduğunu bildirdi.
Ali Yücelen, Türkiye ekonomisinin büyüme stratejisinin neredeyse tamamen “inşaat” üzerine kurulduğunu, gelişmiş hiçbir ülkede sermaye birikiminin inşaat üzerinden olmaması gerektiğini, kalkınma ve büyümenin teknoloji ile gerçekleştiğini anlattı. Reel sektör adına sürekli konuşulduğu halde hiçbir şey yapılmadığını ifade eden Yücelen, bunca yılın sonunda ortaya konulan “yapısal değişim paketi”nin ise olumlu unsurlar barındırmakla birlikte, bunların daha çok temenni niteliğinde kaldığını ifade etti. Yücelen, aradan üç ay geçmiş olmasına rağmen bu konularda atılan bir adım olmadığının da altını çizdi.
“Yapısal dönüşüm şart”
TÜGİAD’ın yapmış olduğu bir araştırmada Türkiye’nin ihtiyacı olan asgari yıllık ortalama büyümenin yüzde 7,2 olduğunu hesapladıklarını belirten Yücelen, şöyle dedi: “Yüzde 7,2 büyüyelim ki konulan hedefe ulaşabilelim. Biz ise yüzde 2 civarında büyüyoruz şu anda ve yapısal dönüşümü hayata geçiremediğiniz sürece alacağınız bütün önlemler hep kısa dönemli olacak, dünyadaki bütün gelişmelerden etkilenecek. Eskiden dünyadaki bütün gelişmeler bizim lehimizeydi. Dünyadaki bütün para gelişmekte olan ülkelere akıyordu. Çünkü gelişmiş ekonomiler bunun böyle olmasını istiyordu. Fakat şimdi politikalar çeşitlendi. Artık bütün merkez bankaları farklı şekillerde hareket ediyorlar. Buna göre sizin de proaktif önlemler almanız lazım. Oysa alabildiğiniz sadece ve sadece gelişmelere göre şekillenen para politikası önlemleri.”
“Kısa, orta ve uzun vadeli önlemler alınmalı”
Türkiye ekonomisi için kısa, orta ve uzun vadeli önlemlerin ortaya konulması uyarısında bulunan Yücelen, uzun vadeli önlemlerin tamamen yapısal dönüşüme ve eğitim sisteminin bir zihniyet devrimi ile yükseköğretim odaklı değil, meslek odaklı ve inovasyona yatkın, teknolojik değişime uygun hale getirilmesine; orta vadeli önlemlerin, belirlenecek olan stratejik sektörler başta reel sektörün katma değerli ürünler üretmeye ve desteklenmesine yönelik kısa vadeli önlemlerin ise tüm bunları ileriye taşıyacak para politikalarıyla ilgili olması gerektiğine vurgu yaptı.
Yücelen, bu önlemler hayata geçirilmediği sürece “ihracata dayalı kalkınma modeli” ve 2023 hedeflerinin lafta kalacağını, ihracattaki yüksek ithal girdi bağımlılığı ve düşük katma değerin ise bu alanda büyük bir handikap olduğunu ifade etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.