Bugün 10 Haziran 2015, 25. Dönem milletvekili genel seçimleri yapıldı. Akşam Saat 17.00’den itibaren heyecanlı ve meraklı bir kalabalık önünde seçim sandıkları açılıp, sayımlar ve dökümler yapıldı. Hazırlanan tutanaklar ilçe seçim kurullarına teslim edildi. İlçe seçim kurulları gelen tutanakları büyük bir dikkat ve özenle birleştirme tutanaklarına aktardı. Hazırlanan tutanaklar süratle il seçim kuruluna ve yüksek seçim kuruluna ulaştırıldı.
Bu aşamada isteyen herkes oy kullandığı sandıkta çıkan sonuçları YSK’nın resmi internet sitesinden takip ve kontrol edebiliyor. Ben de öyle yaptım. Oy kullandığım Fatih İlkokulundaki 1124 no.lu sandık sonuçlarını şu linkten kontrol edip ve sayım sonrası ilan edilen sonuçlarla karşılaştırdım ve bir yanlış olmadığını gördüm. (http://sts.chp.org.tr)
Böyle doğru ve sağlıklı bir sonucun çıkmasında, partiler, sivil toplum kuruluşları, barolar büyük bir dikkat ve özenle çalıştılar. Böyle bir çaba ve gayretin nedeni geçmiş yıllarda yapılan seçimlerdeki şüpheli hareketler, şaibe dedikoduları oldu. Elbette siyasilerin bu seçime olması gerekenden daha büyük anlamlar yüklenmesinin de etkisi oldu. Seçime katılma oranı çok yüksek oldu. Mesela yukarıda sözünü ettiğimiz 1124 no.lu sandıkta kayıtlı 375 seçmenden 334’ü oy kullanmış. Seçime katılma oranı %89 olmuş. 3 oy geçersiz sayılmış ve 331 geçerli sayılmış. Demek ki bizim sandık ülke memleket meselelerine karşı çok duyarlı ve bilinçliymiş.
Aday adaylığı sürecinden itibaren, seçim kampanyaları sırasında vatandaşın tansiyonu bir inip, bir çıktı. Daha önce yapılan seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de toplum çok gerildi. Siyasetçiler toplumun gerilmesinden, kutuplaşmasından oy devşirme yoluna gitti. Başarılı oldular mı, evet bu konuda bir kere daha başarılı da oldular.
Her seçim öncesinde olduğu gibi bu dönemde de halk ya da seçmen kıymete bindiğini, değer kazandığını, sözünün dinlendiğini sandı. Onlara güvendi, inandı. Bir kere daha yanıldı. Ama halkın krallığı seçim sandığına kadardı ve bitti. Krallık, yine parti ağalarına, politikacıya, liderlere ve onların askerleri konumundaki milletvekillerine geçti. Hepimize geçmiş olsun. Bizimkisi kestane ormanındaki çobanın beyliğine benzedi. Hani çoban beni havaya attığımı asa yere düşünceye kadar padişah yapın, yapmışlar ve çoban asasını havaya atıp “Bursa’nın kestanesi hayrat” demiş. Ondan beri kestane ormanlarının kimsenin malı olmadığı anlatılır. Ama inanın biz onu bile yapamadık.
Seçim dönemlerinde halk arasında gerginliğin artması, hatta bunun için her yolun denenmesi bazı liderler için olmazsa olmazlardandır. O nedenle seçim meydanlarında, televizyon ekranlarında, gazetelerde halkın arasına nifak sokabilmek için kullanılacak her yol mubahtır, denenmeye değerdir. İşte bunun için eline bir mikrofon geçirebilen, konuşabileceği bir kürsüsü bulabilen herkes, söylediklerinin nereye ulaşabileceğini düşünmeden atar, tutar. Bazen konuşulanları duyunca, bir konuşmacıya, bir konuşulanlara bakıp hayretler içinde kalırız.
Şimdi şöyle bir soluklanın, arkanızı koltuğa yaslayıp düşünün. Liderler, milletvekili adayları meydan meydan, sokak, sokak dolaşıp birbirlerine karşı “hırsız, yalancı, namussuz, ahlaksız, vatan haini, dinsiz, imansız” gibi akla hayale gelmedik hakaretlerde ve yakıştırmalarda bulundu. Fakat seçim sonuçlarının şekillenmeye başlaması, kazanın kazandığı, kaybedenin kaybettiğinin belli olmaya başlamasıyla birlikte aynı adamların nasıl değiştiklerini bir kere daha gördük. Sanki meydanlarda, birbirlerine karşı o akla hayale gelmedik hakaretleri tekrarlayıp durmamışlar, karşılarındakiler de bu ahlak ve edep dışı söz ve hareketleri, görmemiş, duymamışlar gibi davranmasını affetmek mümkün değil.
Şimdi bu aynı adamların; TBMM çatısı altında nasıl buluşacakları, aynı sıralarda nasıl oturacakları, meclis salonuna girerken veya çıkarken nasıl karşı karşıya gelip salamlaşacakları, kırk yıllık dost gibi, canciğer arkadaşlarmış gibi tokalaşıp, kucaklaşacaklarını anlamakta zorlanıyoruz.
Eğer bütün bu olup bitenlerden sonra bile hiç yüzleri kızarmayacak, utanmayacak, sıkılmayacak ve hiçbir şey olmamış gibi hareket edeceklerse, bunu ifade edecek bir söz bulamayız. İşte sırf bunun için bile politikacıya karşı, partilere, liderlerine, adaylarına ve milletvekillerine güvenemiyoruz.
Neyse geçelim.
Seçimlerden neredeyse iki hafta önce yayınlanan bir yazımızdan kısa bir pasaj aktaralım.
“Gözlemlerimize göre Ak Parti, bu seçimde 2007, 2011 seçimlerindeki olumlu havayı bir türlü yakalayamadı. Görünen tabloya göre bir önceki seçim başarısını göstermesi zor. İktidar partisinin zaafları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da iktidar partisi lehine meydanlara çıkmaya zorladı. Bu girişimin iktidar partisine getirisi, götürüsü ne olacak seçimden sonra ortaya çıkacak.”
“Başbakan Davutoğlu’nun, hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mitingleri eskisi kadar ilgi görmüyor. Mitingler ve toplu açılış programları için devletin tüm imkânları seferber edilmiş olsa bile, istenilen heyecan ve sinerjiyi veremiyor. Bunun yanı sıra iktidar partisi ile aynı kulvarda koşan MHP’nin, hatta HDP’nin seçim mitinglerine halkın ilgisi gün geçtikçe artıyor.”
“Bu şartlar altında, iktidar partisi için 7 Haziran akşamı sandıktan çıkabilecek en iyimser sonuç, Ak Parti tek başına iktidar, muhalefet partilerinin güçlenerek çıkması olacak. En kötüsü de 90’lı yıllara geri dönülmesi ve koalisyonlardır.”
“7 Haziran sabahı, evden çıkıp sandık başına giderken, şuraya verin, buraya vermeyin gibi bir telkinimiz yok. Düşünün, taşının, aklınızı ve vicdanınızı kullanın, vebal altında kalmayacak şekilde oyunuzu kullanın.”
“Temennimiz; 8 Haziran sabahına uyanırken, sandıktan yaptıklarından ve yapacaklarından dolayı hesap verebilen bir iktidar ile yapılanlardan yapılacaklardan hesap sorabilen bir muhalefetin çıkmasıdır.”
Demiş ve defteri kapatmışız. Tarih 29 Mayıs 2015.
Uzatmayalım. Dedik ya akla kara ortaya çıktı. Seçimin kaybedeni %41 oy almasına rağmen Ak Parti oldu. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan oldu. Diğer kaybeden bunca reklam, bunca tantanaya rağmen %25 oy alıp 132 milletvekili ile 2011 seçimlerinin gerisinde (%26 oy 135 milletvekili) kalan CHP ve Kılıçdaroğlu oldu. MHP’de değişen bir durum yok. 2011’e göre %3,4 oy artışı ve fazladan 30 milletvekili alabildiler. Ortaya çıkan fırsatlardan yararlanamadılar. Kuşkusuz bu seçimin kazananı HDP ve onun genç ve karizmatik lideri oldu. %13,1 oy ile meclise 80 milletvekili sokmayı başardılar. Bir diğer kazanan fuatavni oldu.
Ak Parti niçin, neden, nasıl kaybetti, CHP’de ne oluyor, MHP ne yapmak istiyor, Demirtaş ve HDP gerçeği nedir bir sonraki yazımızda.
Hoşça kalın.